İnsanlar niçin içki kadehlerini tokuştururlar?
Bu konuda iki ayrı
açıklama vardır. 1) İnsanların beş duyusunu tatmin
amacıyla şarap kadehini sofrada çın sesiye tokuşturmak.
Şarabın rengi, görme; diliyle
tat alma; burunla koklama;eliyle dokurma,ve çın sesiyle
işitme. Şarap bütün duyguları tatmin
eder anlamını taşır. 2)Antik çağlarda bir insanın
düşmanını yemeğe davet edip,ona
zehirli içki sunması doğal sayılıyordu. Ev sahibi
içkinin zehirsiz olduğunu kanıtlamak için
kendi içkisini havaya kaldırır ve misafirin içkisinden
bir yudumun kendi kadehine dökülmesini isterdi.
Sonra aynı anda içkilerini içerlerdi. Misafir böyle
durumda ev sahibine güvenini göstermek için
kadehini ev sahibinin yukarı kaldırdığı kadehe hafifçe
vurur, çın sesiyle içkiyi denemeye gerek olmadığını
gösterirdi.
Çinliler yiyeceklerini niçin çubukla yerler?
Çinlilerin yemek yeme alışkanlıklarının
yiyeceklerini çok küçük parçalar halinde
yemelerinden çubuk kullandıkları anlaşılıyor.Çinde
eskiden yalnızca zenginler masada otururlardı.
Halkın çoğunluğu tabakları ellerinde yemek yerlerdi. Bir
elleriyle tabaklarını tutar, öteki
elleriyle çubuk kullanarak beslenirlerdi. Hızla artan
nüfus yüzünden yiyecek sıkıntısı çeken
çinliler önlerindeki yiyeceği küçük parçalar halinde
çoğaltarak yiyorlardı. O zamanlar ağaç
sıkıntısı nedeniyle de tahta kullanımı kısıtlıydı. Masa
kullanımı bu yüzden çok zordu. Çubuklar
fildişinden ve kemikten yapılırdı.
Dünyanın en çok söylenen şarkısı hangisidir?
Bu şarkı"Happy birthday to you" dur.
Şarkının asıl kaynağı Amerika'lı iki kız kardeşe aittir.
Orijinal adı " Good Morning to All" yani " hepinize
günaydın"dır. Daha
sonra güftesi değiştirilerek bütün dünyaya yayılmıştır.
Fakat telif hakkı kardeşlere
aittir, onlardan sonra da Warner/chappel müzik şirketine
geçmiştir. Müzik ticari amaçlı kullanıldığı zaman
şirkete ödeme yapma zorunluluğu vardır.
Yapıştırıcılar nasıl yapıştırıyor?
Yapıştırıcıların
sağladığı yapışma olayı aslında kimyasal bir
reaksiyondan başka bir şey değildir. Günümüzde
imalatçılar yapıştırıcıları sentetik malzemeler
kullanarak yaparlar. Yapışma olayında benzer
veya ayrı malzemeden iki madde, bir de yapışkan gerekir.
Burada en önemli görev yapıştırıcıdadır.
Yapıştırıcının moleküllerinin diğer iki madde
molekülleri ile birleşme eğilimi gösterir bir yapıda
olması gerekmektedir.
Mezara niçin çiçek konulur?
İlk olarak Mısır Firavunu Tutamkamon'nun
milattan önce 1346 da öldüğünde mezarının
çiçekten tacçlarla kaplandığı saptanmıştır. Kuzey
Avrupada ise M.Ö 2000 yıllara kadar
mezara çiçek konduğu belirlenmiştir. O zamanlarda bu
çiçeklerin amacı iyi ruhları çekme,
kötaü ruhları kovma amacıylaydı. Sonradan ise asıl amaç
cesetler çürürken çıkan
kokuyu kamufle etme amacını taşır. Servi ağacı da bu
nedenle mazarlıklarda kullanılır. Ağacın
yaprakları rüzgarı önler, kendine özgü ferah kokusu
vardır. Cenaze törenherinde siyah
giyinmenin amacı da mezarlıklarda hayalletlerden
sakınmak amacı taşımaktadır.
Satrançta şah niçin o kadar pasiftir?
Çünkü şah koruma altındadır. Zaten
satrançta amaç şahı almaktır. O yüzden
bütün taşlar onu korumakla görevlidir. Vezir ise
başkumandan gibi şaha yardım eder. İleri
geri, çapraz her yöne gidebilir. Batıda vezire Kraliçe
adı verilmiştir. Bununla Kraliçe'nin
Kralın en büyük desteği olduğunu işaret etmektir.
Satranç 6. yüzyılda Hindular tarafından
oynanmaya başlanmış, oradan dünyaya yayılmıştır.
İnsan korkunca niçin dişleri birbirine vurur?
Bir insan büyük bir
tehlike veya korku verici olayla karşılaşınca vücudu
otomatikman savunmaya geçer. Diğer canlılarda olduğu
gibi dişler ve çene savunmanın ana mekanizmalarıdır.İşte
bu nedenle ilk
insanlardan gelen kalıtımsal yapıdan dolayı önce çene ve
dişler harekete geçer. Çenedeki
kaslar titrer, bu da sanki dişler birbirine vuruyormuş
gibi görüntü verir.
Akıl ile zeka arasında fark nedir?
Akıl yalanla gerçeği, doğru ile yanlışı
ayırabilme, bir konuda düşünce yürütebilme ve görüş
bildirme yeteneğidir. İnsan olgunlaştıkça aklı gelişir.
Zeka ise bir olayı önce anlama, ilişkileri kavrama,
yargılama ve açıklayarak çözme yataneğidir. Genel olarak
12 yaşına kadar gelişir, 20 yaşına kadar sürer sonra
sabit kalır. Zeka bir insanın her türlü olay karşısında
aynı yeteneği gösterebileceği anlamına gelmez. Bir
besteci müzik yapıtını aklıyla değil zekasıyla yaratır.
Fakat en basit matematik problemini çözemeyebilir. Sonuç
olarak zeka, ruhsal olaylara, algı ve hafıza yeteneğine,
tutkulara, eğilimlere göre farlılıklar gösterir. Akıl
somut olarak ölçülemez, zeka IQ denilen testle
ölçülebilir.
Dolunay insan davranışlarınıetkiler mi?
İnsanlar arasında bu inanç oldukça
yaygındır. Eskilerin Ay'ın dönemlerine bağladıkları boş
bir inancın günümüze uzanan bir varsayımıdır. Bilim
adamlarının yaptıkları bütün çalışmalar bu görüşün boş
olduğunu kanıtlamıştır. Ay, dünyadaki okyanusların
gel-git denilen suların alçalması ve yükselmesi olayı
üzerinde doğrudan etkisi vardır. Vücudumuzdaki suyun
oranı , okyanuslardaki su miktarıyla kıyaslanamaz. Yani
Ay'ın çekim gücü insanı etkileseydi yalnız dolunayda
değil her gün olması gerekirdi. Dolunayda ayın
parlaklığı da pek önemli bir etken değildir. Çünkü
gönderdiği ışık miktarı Güneş'in gönderdiğinin 600 binde
biri kadardır.
Niçin gözyaşı dökeriz?
Dünyadaki canlılardan
sadece insan ruhsal nedenlearle ağlar. İnsanı farklı
kılan bu durum şüphesiz yaşam tarihindeki evrimin bir
sonucudur. Aslında gözlerimize sürekli gözyaşı koruma
amaçlı olarak salgılanmaktadır. Fakat ağlama ruhsal bir
boşalmadır. Bu konuyu ilk inceleyer Darwin'dir. Daha
sonra yapılan deneyler sonucu görüldü ki soğan doğrarken
akan gözyaşlarının kimyasal yapıları farklıdır. Ruhsal
gözyaşları daha çok protein içermektedir. Fakat henüz bu
farkın nedeni açıklanamamıştır.
Üç yaşından daha önce olanları için hatırlamıyoruz?
Bilim adamları geçmiş deneyimlerimizi
saklayan hafızamızın beynimizde anıveya öykü şeklinde
organize olduğunu ileri sürüyorlar. Üç yaşından küçükler
bu şekilde iletişim kurma yeteneğine sahip değiller.Öykü
ve anılarını anlatamıyorlar. Yer ve karakter
kavramlarını anlamıyorlar. Üç yaşından küçükler düzgün
konuşabildikleri,anlayış, seziş ve hafıza yeteneklerine
sahip oldukları halde tüm olanları bir bütün olarak
şekillendiremiyor, öyküye dönüştüremiyorlar.Hafızamız ne
yaptığını ne yapıldığını 3-4 yaşlarında kaydetmeye
başlıyor.
Yumurtanın niçin bir tarafı yuvarlak, diğer tarafı
sivridir?
Eğerköşeli olsalardı kenarları
dayanıklılık bakımından çok zayıf olurdu. En dayanıklı
geometrik şekil küredir ama bu şekildeki yumurta
yuvarlanacak olursa nerede duracağı belli olmaz. Yumurta
yuvarlanınca düz gitmez. İnce tarafı üstünde dairesel
bir yol çizer. Başladığı yere yakın bir noktada durur.
Yani düz bir yerde kaybolması olanaksızdır. Yumurta,
tavuğun yumurta kanalında küre şeklindedir. İlerlemesi
sırasında arkada kalan dairesel kasların büzüşerek hem
yumurtayı ileri iterler hem de bu kısmına baskı yaparak
konik biçimini sağlarlar. Yumurtanın şeklinin nedeni de
budur. Sürüngenlerde bu düzenek olmadığından yumurtaları
küresel biçimdedir.
Develerin hörgüçlerinde ne var?
Genelde hörgüçlerinde su
olduğu ve uzun yolculuklarında bu suyu kullandıkları
söylenir ama doğru değildir. Develerin hörgüçlerinde
30-35 kg kadar yağ bulunur. Yiyecek bulamadıkları zaman
bu enerjiyle hareketlerini sağlarlar ayrıca yağ çöl
sıcağına karşı koruma görevi de yapar. Develer suya az
gereksinim duyarlar. Burun mukozaları insana göre 100
kat daha büyüktür. Soluk alırken havadaki nemin üçte
ikisini kazanabilirler. Su kaybını da dokularından
kaybederler, kandaki su etkilenmez.
Çinlilerin gözleri niçin çekiktir?
Yalnız çinlilerin değil, Orta ve
Güneydoğu Asya'da yaşayanların, japonların hatta
Eskimoların da gözleri çekiktir. Aslında göz yapısı
bütün dünyada aynıdır. Farkı yaratan göz kapaklarıdır.
Çekik gözlü diye nitelendirilen ırklarda gözün
üzerindeki göz kapağının ikinci kıvrımı, gözün üstüne
daha çok inmiştir. Bazı teorilere göre bu kıvrım
insanların gözlerini yoğun kar tabakasının, göz
kamaştıran ışığından korumak için bir çeşit kar gözlüğü
gibi gelişmiştir. Çinde ve öteki bölgelerde her ne kadar
yoğun kar yağmıyorsa da onların atalarının buzul çağında
kuzeyde yaşadıkları daha sonra güneye indikleri
kanıtlanmıştır. Yalnız gözleri değil, burunları da
rüzgara karşı korunmak için küçülmüş, burun delikleri
soğuğu engellemek için daralmıştır. Ciltleri de koruma
amaçlı olarak yağlıdır. Göz kapakları da yağlıdır. Gözü
ve iç tabakalarını kara ve buza karşı korur. Yani çekik
gözlü değil, düşük göz kapaklı, demek daha doğrudur.
Ateş böceği nasıl ışık saçıyor?
Aslında bu böceğin verdiği ışığın ateşle
de sıcaklıkla da bir ilgisi yoktur. Bilimsel adı "Soğuk
Işık"tır. Bu ışık olayı, moleküler seviyede kimyasal bir
işlemdir. Bazı moleküllerin ayrışarak daha yüksek
enerjili hale geçebildikleri ve bu fazla enerjiyi ışığa
dönüştürebildikleridir. Ateş böceğinin karın
bölgesindeki ışık organında bulunan guddelerden ışık
elde etmede rol alan iki ana kimyasal madde
üretilmektedir. Fakat onlar da tam olarak ışık vermeye
yetmediği için böceğinışık bölgesine yakın solunum
organının ışık verme anında burayı oksijenle beslemesi
gerekmektedir
Kumaşlar yıkandıktan sonra niçin çeker?
Aslında kumaş ıslanınca
lifler şiştiğinden kumaşın az biraz uzaması
gerekmektedir. Ama bükümlerin açılarındaki deformasyonun
yarattığı çekme kuvveti daha fazla olduğundan sonuçta
kumaş boydan kısalır. Kumaş yıkandıktan sonra
kurutulduğunda şişmiş lifler eski durumlarına gelirler.
Ama kumaş ilk ölçülerine dönemez. Su, yüksek ısı,
çalkalama, sabun hepsi kumaşın çekmesini kolaylaştırır.
Kumaş birkaç kez yıkandıktan sonra ölçüleri belli bir
dengeye ulaşır ve ondan sonra yıkandığında çekmez.
İnsanlar saatlerini niçin sol kollarına takarlar?
Özel bir durum veya farklı olma düşüncesi
yoksa insanların çoğu saatlerini sol kola takar. Çünkü
çoğunluk sağ elini kullanmaktadır ve bu kolun daha
hareketli olması nedeniyle saatin bir yerlere çarpıp
zarar görme olasılığı yüksektir. Zaten saatin kurma
düğmesi 3 rakamının yanındadır. İnsanlar saati kurmak
istedikleri zaman onu bilekten çıkarmadan sağ elle
uzattıkları sol kollarındaki saati kurabilirler.
Bir hafta niçin 7 gündür?
Babilliler 7 günlük haftayı zaman birimi
olarak kullanıyorlardı. İlk çağlarda bilinen
beş gezegen ile güneş ve ayın sayısı nın 7 oluşu bu
sayıyı gizemli ve uğurlu kılıyordu. Daha sonra dinlerde
göğün 7 kat oluşu ve doğadaki ana renk sayısının 7
oluşu, müzik notalarının 7 oluşu sayının önemini daha
çok belirtti. Daha sonra Fransa takvim yapısını
değiştirerek hafta sayısını 10 yaptı ama kabul görmedi.
Rusya 5 günlük hafta uygulamasına geçti, o da tutulmadı.
Sonunda yine hafta 7 gün olarak kaldı.
Niçin otellerin kapıları döner kapıdır?
Döner kapıların tek amacı enerji
tasarrufudur. Büyük binaların içerleri devamlı olarak
ısıtılır. Açılan normal kapıdan içeri soğuk hava
rahatlıkla girer. Eğer normal kapı kullanılırsa hava
değişimi nedeniyle klimalar veya motorlar yeniden
çalışacaktır. Özellikle çok kişinin girip çıktığı otel
veya benzeri binalarda enerji tasarrufu için döner kapı
kullanılır. Döner kanatlar sıcak havanın dışarı
çıkmasına, soğuk havanın da içeri girmesini engeller.
İmdat çağrısı S.O.S 'in anlamı nedir?
Çok kişi "Save our Ship"
gemimizi kurtar; "Save our Soul" ruhumuzu kurtar; "Stop
Other Signals" diğer sinyalleri sözcüklerinin
kısaltılmışı sanır. Oysa hiçbiri değildir. Tamamen
telgraf zamanından kalma mors alfabesiyle ilgilidir.
İmdat çağrısının çok kolay akılda tutulabilmesi için
1908 de üç çizgi, üç nokta, üç çizgi olan S.O.S seçildi.
Doktorlar niçin dizimize çekiçle vurur?
Bir sandalyeye rahatça oturup bacak bacak
üstüne atarken doktor dizkapağının hemen altına, kası
kemiğe bağlayan tedoma minik lastik bir çekiçle vurduğu
zaman bacak ileri fırlar. Bu reflekste baldır
kaslarındaki duyu sinirleri kasın genişlemesine tepki
verir ve yeni sinir sinyalleri oluşturarak kaslara hafif
bir basınç uygulandığını ve gerildiklerini omuriliğine
iletirler. Omirilik ise bu basınca dayanabilmesi için
kasların kasılması gerektiğini bildirir, bacak tekrar
geri hareket eder. Refleks, beyin denetiminden
geçmeksizin, yani beyin devrede olmadan doğrudan
omuriliğin komutlarıyla gerçekleşmektedir. Diz kapağı
refleksi omuriliğin işleyişi konusunda bilgi veren
önemli bir tanı yöntemidir.
Tükenmez kalemin dolmakalemden farkı nedir?
Kalemin tarihi yazınınkinden de eskidir.
İlk insanlar sivriltilmiş çakmak taşlarıyla duvar
resimleri yapmıştır. Mürekkepli metal kalemler Romalılar
tarafından biliniyordu. Tükenmez kalem adı ile bilinen
bilye uçlu kalemin ilk modeli 1880 yılında yapılmıştır
fakat rağbet görmemiştir. Uçakların gelişmesiyle gündeme
tekrar gelir. Uçaklar 2-3bin metreye çıkınca hava
basıncı oldukça azalır. Dolmakalem mürekkebi basınç
nedeniyle dışarı akarak kağıdı ya da giysiyi lekeler.
2.Dünya Savaşı'nda askeri uçaklarda kullanılan tükenmez
kalem sonradan yaygınlaşmıştır. Tükenmez kalemlerde
mürekkep kağıda pirinç uçtaki yuvaya yerleştirilmiş
minik bir bilye aracılığıyla aktarılır. Fakat
dolmakalemin özelliği seçkin ve yazıyı kaliteli
kılmasıdır.
Radyonun sesi açılınca pil daha çabuk mu biter?
Pille çalışan portatif
radyolarda sesin yüksekliği pilin ömrünü etkiler. Radyo
açık, sesi kapalı durumu ile sesin sonuna kadar açık
durumu arasındaki fark pillerin ömürlerinin kısalmasına
neden olur. Ses sonuna kadar açıldığında pillerden
çekilen akım yüzde 30 artmaktadır. Bu durum, küçüğünden
büyüğüne, pille çalışan ve ses yükselticisi olan bütün
radyo, teyp, volkmen vb. için aynıdır.
Horozlar niçin sabahları erkenden öterler?
Sabah güneş doğarken
ötmek yalnız horozlara özgü değildir. Kulağa en çok
horozun sesinin gelmesi, onun sesinin diğerlerinden daha
güçlü olmasıdır. Kuşların büyük çoğunluğu
da aynı saatlerde ağaçlarda koro halinde öterler. Gün
boyu hem horozlar hem kuşlar bu ötüşü sürdürürler
ama seslerinin en güçlü çıktığı zaman sabah saatleridir.
Horoz ve kuşların sabah gün
doğarken ötmeleri biyolojik saatleriyle ayarlanmıştır
Evlerimizdeki sinekler kışın nereye gidiyor?
Sineklerin her türü kışın
ortadan kaybolur. Havaların ısınmasıyla birlikte ansızın
ortaya çıkarlar. Sinekler ısıya
karşı çok hassastır. Güneş bulutun arkasına girdiği
zaman oluşan ısı düşmesinden etkilenirler. Kış
günlerinde yaşama şansları yoktur. Ölmeden önce
yumurtalarını toprağa veya kuytuya gömerler. Lavra ve
yumurtalar soğuktan etkilenmez. Yaz sıcakları başlayınca
yumurtalar çatlar ve yine sinekli günler başlar.
Termos nasıl sıcağı sıcak, soğuğu soğuk tutuyor?
Tek nedeni vardır,
vakum.Yani boşluk.Bir termosta içiçe geçmiş iki kap
vardır.Dıştaki metal bir kap olup içteki
genellikle bir cam şişedir.İkisinin arasındaki hava ise
boşaltılmıştır.Tam olmasa da üreticiler tarafından elde
edilebilen tama yakın bir boşluk vardır.Vakumlu bir
ortamda hava molekülleri de ılmadığından ısı
iletilemez.Cismin ısısı başlangıçta ne ise o halde
kalır.İçerden dışarıya, dışardan içeriye ısı geçişi
olmaz.Böylece termosa konan sıvı sıcaksa sıcak, soğuksa
soğuk kalır.
Kuşlar nasıl konuşabiliyor?
Her insan ağzıyla konuşur
ama konuşabilmeyi sağlayan asıl organ beyindir. Beyinde
oluşan düşünceler dilimize ve dudaklarımıza aktarılır.
Hayvanlar bu nedenle konuşamaz. Papağan ve benzeri
kuşların yaptıkları konuşma değil, mükemmel bir ses
tınısı ezberi ve tekrardır. Sesleri ezberler ve taklit
ederler. Kuşların ses organları memeli hayvanlardan
farklı olarak gırtlakta değil göğüs kafeslerinn dibinde,
karın boşluğunun derinliklerindedir. Kuşların doğasında
ses taklit yeteneği vardır. Doğayla içiçe yaşarken diğer
kuşların seslerini
taklit ederek bir çeşit iletişim sağlarlar.
Kediler balık ve sütü niçin severler?
Kedilerin sudan hoşlanmadığı bilinir. Ama
aslında kediler çok iyi yüzerler. Hava şartlarından
dolayı ve de tembelliklerinden suya girmeyi sevmezler.
Evkedisinin balık sevmesinin yanında kuşlara ve farelere
olan düşkünlüğünün nedeni evcilleştirilmeden önce
Mısır'da Nil vadisinde balık, kurbağa, küçük kuş ve
fareleri avlayarak yaşamış olmasıdır. Zaten eski
Mısırlılar kedilerifare avcıları olduğu için
evcilleştirmişlerdir. Günümüzde kedinin kuzey Hindistan
ve Güneydoğu Asya'da yaşayan türleri ırmakların
kenarlarında balık avlayarak yaşamaktadır. Patileriile
balıkları sudan dışarı atar, gerekirse suya tamamen
girerler. Eski Mısır'da kedi bakıcıları onları ekmek ve
sütle beslemişlerdir. Kedilerin süt zevkinin de Mısırlı
bakıcılarının yarattığı beslenme alışkanlığından
kaynaklanmaktadır.
Bardaktaki buzlar niçin birbirlerine yapışırlar?
Buzun erimesi için
yalnızca sıcaklık değil basınç da önemlidir. Dağlardaki
buzulların kayma nedeni de budur. Basınçla alt tabaka
erir ve kayma oluşur. Bir kabın içinde ya da bir
bardakta üstüste duran buzların herbiri altındakine
değdiği noktada bir basınç oluşturur ve bu noktada çok
küçük kısım erir.Buradan hareket eden su çok az yanda
iki buz küpçüğünün birleştiği noktada tekrar donar. İki
buz parçası kaynak yapılmışcasına birbirlerine yapışır
ve orada bir daha erime olmaz.